-Konserlerde en öne gidip seyirci ile yakın bir ilişki içine giriyorsun. O anda neler hissediyorsun?
Hetfield: Orada her tipten insan var. Kimisi durup bakıyor, kimisi uzanıp dokunuyor, kimisi bağırıyor, kimisi elbisenden bir parça koparmak için ileri atılıveriyor. Aslında bu fiziksel temas çok önemli, öte yandan ben fiziksel temastan hoşlanmayan biriyim.
İnsanların bana dokunmasını sevmem. Ve ben de insanlara dokunmayı sevmem, tabii sevgilim ve
tanıdıklarım hariç. Bu dokunma işi normalde bana saçma geliyor. İnsanlar bir şey anlatırken
seni devamlı dürterler, dikkatini çekmek için. Onları dinlediğinden ancak böyle emin
olabilirler ve ben bunu hiç sevmem.
-Peki Metallica'nın dev başarısı seni etkiledi mi?
Hetfield: Doğal olarak evet. Bir daire aldım ama diğer elemanlar ev kiraladılar.
Ben de bir ev kiralayabileceğimi düşündüm. Bu kez onlar ev satın aldılar. Ama ben asla, oturup paramın ne durumda olduğunu düşünmem. Rahat olmayı severim. Satın aldığım şeyler hep işime yarayan şeylerdir. Örneğin içkimi değiştirdim. Çünkü içki benim için önemli.
-Ya 10 yıl önce nasıl bir evde oturuyordunuz?
Ulrich: Ben ve James, El Cerrito'da bir evde beraber oturuyorduk. "Master of puppets"
ve "Ride The Lighting" i orada yazmıştık. Her ikimizin birer odası vardı. Dave M. sık
sık gelir ve kanepede uyurdu. Her taraf köpeklerle doluydu. Prova yaptığımız bir garajımız
vardı, duvarlarını yumurta kartonları ile kaplamıştık. Komşularımız da iyiydi. Devamlı gelir,
oturur ve dinlerlerdi. Çok eğlenceliydi.
-O zamanlar grupta nasıl bir hava vardı?
Ulrich: 18-19 yaşındayken gruba bir çete havası hakimdi. Hiçkimse bunun dışına çıkamazdı.
Ama şimdi 30 yaşındayız. Ama hala çalabiliyoruz ve ortalığı ateşe verebilecek gücümüz var.
Çete havası ise yerini grup kimliğine bıraktı. Çatışmalar daha az ve sorunlara bakışımız
daha gerçekçi. O günler ise 10-12 yıl öncede kaldı.
-Peki bu 10-12 yılda seyircinizde değişme oldu mu?
Ulrich: Önceleri sadece fanatik underground metal dinleyicileri vardı. Ama şimdi daha
genel bir yapıya sahip. Tıpkı AC/DC veya Van Halen'ınki gibi. Ama eski fanatik seyircilerimizde
bir azalma yok. Konserlerimize gelen insanlar iki buçuk saat boyunca, sadece ciddi ve
ağır mesaj içeren sözleri duymak değil, aynı zamanda kendilerini unutup kaybetmek istiyorlar.
Biz bu açıdan yeni gruplardan farklıyız. Onları konserde izledigimde, hep bir yonleri eksik.
İşte bu yüzden bizim gibi genele hitap edemiyorlar. Ben Iron Maiden, Aerosmith, Motorhead
gibi klasik rock gruplarını izleyerek büyüdüm. Onlar bu dengeyi iyi kurmuslardı.
Yeni gruplarda bu denge yok. Biz ise bunu dikkate aldık.
-Guns'N Roses da genele hitap eden bir grup. Onlarla verdiginiz konserleri nasıl yorumluyorsunuz?
Hetfield: Onlar cok farklı bir grup. Fikir olarak iyiydi ama nasıl sonuc verecegini bilemiyorduk.
Aslında onlara grup demek sacma. Asıl adam ve etrafındakiler demek daha dogru.
Biz Guns'n Roses'dan daha progressive ve serttik. Axl ile iliski kurmak zordu ve hatta
olanaksızdı. Boyle bir ise bir daha kalkısmayız.
-Montreal'daki kaza nasıl oldu?
Hetfield: Bu G.R. ile ortak turne aynı zamanda sanssızlıklarla doluydu. Once Axl'in sesi gitti.
Bir ara vermek zorunda kaldık. Ben de Meksika'ya gittim. Barlara takıldım. Axl'in sesi
bu ara duzeldi. Montreal, aradan sonraki ilk gundu. Ve bu kaza oldu. Efekt operatorumuz,
ates ekipmanının iyi durumda olmadıgını soyledi ama yeterince uyarmadı. "Fade to Black"
calıyorduk. Bir anda bir patlama oldu ve ellerim yandı.
-Ya konserde G.R. ın gosteriyi kısa surede kesmesinin sonucu cıkan ayaklanmadan nasıl
haberin oldu?
Hetfield: Hastanedeydim. Agrı kesici vermişlerdi. Ekipten biri odama radyo getirmisti.
Kanalları karıstırıken birden "James Hetfield yandı
ve konserde cıkan isyan devam ediyor..." diyen sesi duydum.
"Ne oluyor?!" dedim. Sasırmıstım.
-80'lerin ortalarında sizi, Slayer ve Megadeth ile aynı cizgide goruyordu herkes.
Ote yandan Heavy Metal, pislik demekti genis bir kesim icin. Simdi nasıl bir tepki var?
Ulrich: On yıl once Heavy Metal deyince, Judas Priest'in deri ve zincirler icindeki solisti
Rob Halford akla geliyordu. Sonra biz ve Slayer gibi gruplar plaklarını satmaya basladilar.
Cocuklar radyoda duyduklarından farklı bir seyler duymak istiyordu. Öte yandan biz onlardan
biriydik. Sokaktakilerden farkımız yoktu. Plak sirketleri ve insanlar, boylece heavy metalin
zaten yasanan hayat oldugunu fark etmeye basladı.
-Tipik bir Metallica hayranını nasıl tanımlıyorsun?
Hetfield: Boyle bir sey cok zor. Sanırım en cok gorulenler liseli genc erkekler.
Saldırganlar ve sorunlarını bu sekilde cozmeyi seciyorlar. Ama bankacılar da var, kızlar da.
Konserlerimizde her tipten insan bulunuyor. Kimisi bir daha gelmiyor, kimisi ise bir daha
asla bizi bırakmıyor.
-Peki siz lisedeyken nasıl bir rock'n roll hayranıydınız?
Hetfield: Aerosmith'e mektuplar yazardım, sozleri gondermelerini isterdim. Ama soz yerine T-shirt gelmisti. Muthis sevinmiştim. Onlar benim icin insan üstüydü. Fakat yıllar sonra onlarla tanıstım ve sıradan insanlar oldugunu gordum.
-Grubun isleri ile ilgilenmeye nasıl basladın?
Ulrich: Aslında bu bir tür korunma icgüdüsü gibiydi. 14 yıl önce "No Life Till Leather" demosu icin gidip, gereken kasetleri ben almıstım. Oturup, kopyaları cıkartan bendim.
İnsanlara onları ben yolladım. Birisi bunları yapmalıydı. O da ben olmustum. Öte yandan
etrafımızda bir sürü insan vardı ve hepsi bizim sırtımızdan bir şeyler kazanmak amacındaydı.
İplerin bizim elimizde olması gerekiyordu. Hayatımızı baskalarının idare etmesini istemiyorduk.
-Babanın profesyonel bir tenisci olmasının ve kendi isleriyle ilgilenmesinin bunla bir ilgisi var mı?
Ulrich: Ben bagımsız bir yapıya sahibim. Babamın beni en cok etkileyen yonu, onun müzige olan
duskunlugu idi. Evde sürekli caz ve hard rock calardi. Onunla birlikte dünyanın etrafını 5 kez
dolastım. Daha okula bile baslamamıstım. Hatta, Metallica ile gitmeyi reddettigimiz Guney Afrika'ya bile gittim. Kendi isimi boylesine duzenli yapmamın sebebi ise okula baslamamdı.
Her sabah 7:30 da kendi kendime uyanıyordum. Kahvaltımı kendim hazırlıyordum ve okula kendim gidiyordum.
Okuldan gelince de anne-babamı uyandırıyordum. Cunku cogunlukla aksamdan kalma oluyorlardı.
-James Hetfield'ın, sarkı sozlerinin temelini olusturan sorunlu aile yasamı hakkında ne
düşünüyorsun?
Ulrich: Baslarda James'in icinden, yasamından gelen seyler oldugunu bilmiyordum. Annesinin
oldugunu ve koyu bir dindar oldugunu biliyordum ama ilk yıllarda bunları konusacak kadar
yakın degildik. Sadece sarhos oldugumuz zaman. Ancak son 1-2 yıl icinde hic olmadıgımız
kadar yakınlastık ve bir cok seyi konusmak daha kolay oldu. Yine de cok fazla konustugumuzu
soyleyemem.
-"Dyer's Eve ve Leper Messiah" gibi sarkılarda cocuklugun ve dinle olan iliskin temayı
olusturuyor.
Hetfield: Dyer's Eve, anne ve babamın beni dıs dünyadan nasıl izole etmeyi amacladıklarını,
bir cocugun gozunden anlatıyor. Bu durum beni okuldaki diger cocuklardan uzaklastırdı.
Boylece dine karsı oldum ama bir cocuk olarak yapabilecegim birsey yoktu. Anne ve babam
koyu birer dindardı. Sorunları oldugunda bir vaiz'e gider ve ondan yardım umarlardı.
Aslında bu hic bir ise yaramazdı. Kilise korosundaki cocuklardan birinin kolu kırıldı onu doktora goturmek yerine bir takım dualar okuyup gecistirdiler. Ben bunun dogru olmadıgını
dusunmustum. Onlar olayı dogal akısı icine bırakmışlardı. Müdahele etmek onlara göre günahtı,
Tanrının işine karışmaktı. Bu bana ters geldi ve beni tiksindirdi.
-Peki politika hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ulrich: Ben acık fikirli biriyim. Dısarıdan biri olarak Amerika'nın temel basit seceneklere dayalı bir yapıya sahip oldugunu goruyorum. Demokrat veya Cumhuriyetci bir yapıya sahip olmasında goruyorum. Demokrat veya Cumhuriyetci; siyah veya beyaz; veya hayır; escinsel veya degil.. Oysa benim geldigim yerde 13 parti var ve her sorunun
binlerce boyutu tartısma konusu oluyor. Ayrıntı isterseniz, ölüm cezasına tamamen karşıyım.
Öte yandan gözlerinizin önünde bir ailenin üç ferdinin ırzına geçip, öldüren birinin öldüğünü görmek istersin. Bu insanın intikamcı yapısı. Peki burada, bunu yapana verilecek cezanın ölüm mü veya başka bir şey mi olacagını evet ya da hayır diye cevaplaman cok zor.
Kürtaj için de aynı şeyi düşünüyorum. Bu, insanın kendi vucutları üzerindeki kullanım hakkı
bence. Baskalarını ilgilendirmez.
-Babanla iliskilerin ne zaman koptu?
Hetfield: Bosanmayla. Babam is gezilerine cikardi. Bosandiktan sonra ben yine onun is gezisine
ciktigini ve geri donecegini saniyordum. Annem bir sure yalanlarla idare etti ama en sonunda
onun bir daha geri donmeyecegini ogrendim. Yillar sonra birbirimizi yeniden bulduk ve onda
kendimin kopyasini buldum. Buna ragmen yanitlanmamis bir cok soru var aklimda. Sarkilarimdaki cocugun ben oldugunu bilip bilmediginden bile suphem var. Gecmisin uzerine her ikimiz de birbirimize karsi sunger cektik.
-Peki Lars ile olan iliskin nasildi?
Hetfield: Hayat tarzından daha fazla rock'n roll düşkünü. Grubun denge unsuru. Onunla aramızda yazılı olmayan kurallar var. Birbirimizi okuyabiliyoruz. Ve bu cok onemli.
-Bir ara adın içkiyle birlikte anılır olmuştu?
Hetfield: İlk baslarda evdeki sorunları unutmak için içiyordum. Sonra eğlenceli gelmeye basladı.
Grup kuruldugunda da her gece toplanıp içiyorduk. Sonra bu miktar gittikce arttı.
-Alcohollica nasıl bulundu peki?
Hetfield: İlk kez bir cocugun t-shirt unde gormustum. Kendi yapmıstı. Bizim kill'em all
albumunun kapagını degistirmisti. Aynı dizayn ama Metallica yerine alcohollica, kill'em all
yerine drank'em all yazıyordu. Cekic ve kan yerine devrilmis votka şişesi vardı.
Aynısından kendimize de birer tane yaptık.
-İçkiyi neden bıraktın?
Hetfield: Öyle bir duruma gelmiştim ki yataktan kalktıgımda berbat hissediyordum kendimi,
hiçbirşey yapmak istemiyordum. Gitar çalışım kötüleşiyordu. Kendimi toparlamam gerektigini
hissettim ve içkiye veda ettim. Ancak arada sırada yine sıkı içki muhabbetlerine katılıyoruz.
-İleriye bakınca, Metallica'nın 2005 yılında hâlâ ayakta kalma şansı ne sizce?
Ulrich: Cok yüksek. Çünkü biz 3 veya 4 yılda bir yaratıcı yanımızı yeniliyoruz.
Rock tarihinde de aynı şekilde ayakta kalabilmiş gruplar. Örnegin Rolling Stones ve Rush.
Ted Nugent 3 yılda 5 plak yapıyor. Oysa biz 10 yılda 5 plak yaptık.
-Grup dagılsa ne yaparsın?
Hetfield: Eve kapanır besteler yaparım. Ama Metallica'nın bitmeyeceginden suphem yok.
Çünkü biz bir aileyiz ve müzik yapmayı seviyoruzz.
-Üzerinde çalıştıgınız 6. albüm nasıl olacak? Adı belli mi?
Ulrich: Adı henuz belli degil, henüz cok erken. Sound ise Metallica gibi olacak buna emin olun.
Bu arada cok farklı seyler dinliyoruz. Thin Lizzy, Slayer, Oasis, Muddy Waters gibi..
Ama album hakkında karar vermek için en iyisi beklemeniz.
rockhayat - 01 Ocak 1992
Within Temptation Turkiye